Ferhat Göçer’in “Cennet” Şarkısı Kime Ait? Bir Siyaset Bilimcisinin Güç, İdeoloji ve Toplumsal Düzen Üzerine Yorumu
Giriş: Güç, Aşk ve Toplumsal Düzenin Kesişim Noktası
Bir siyaset bilimci için hiçbir metin — ister bir anayasa olsun, ister bir pop şarkısı — ideolojiden bağımsız değildir. “Cennet” adlı şarkı, ilk bakışta bir aşk itirafı gibi görünür; ancak derinlemesine incelendiğinde, toplumun güç ilişkilerini, erkek egemen söylemi ve ideolojik kodlarını yansıtan bir metindir. Ferhat Göçer’in yorumuyla popülerleşen bu şarkının asıl sahibi Sezen Aksu’dur. Aksu’nun kaleminden çıkan bu eser, yalnızca duygusal bir metin değil, aynı zamanda bir “iktidar dili”nin de sembolüdür.
İktidarın Sözle Kuruluşu: “Cennet”in Güç Retoriği
Siyaset bilimi açısından, her kelime bir güç aracıdır. “Cennet”teki sözler — “Cennet bile sensiz olur mu?” — bireysel bir sevgi anlatısının ötesine geçer; bu söylem, bir tür duygusal iktidar ilanıdır. Şarkıdaki özne (çoğunlukla erkek), sevgilisine bağımlı görünse de, duygusal alanın sınırlarını kendisi çizer. Bu, klasik patriarkal iktidar yapısının estetik bir yeniden üretimidir: duygular bile kontrol altına alınır, aşk bile hiyerarşiktir.
Peki, “aşk” üzerinden kurulan bu iktidar ilişkileri, toplumsal düzenin minyatürü değil midir?
Kurumlar, Aşk ve İdeolojik Devamlılık
Bir şarkı, yalnızca bireylerin değil, kurumların da ideolojik dilini yansıtır. “Cennet”in dili, romantik bir kurumun — aile, sadakat, tek eşlilik — yüceltilmesini sağlar. Bu bağlamda, şarkı duygusal bir vatandaşlık inşa eder. Tıpkı devletin “iyi vatandaş” tanımı gibi, şarkı da “iyi âşık” tanımını normatif hale getirir: fedakâr, sabırlı, teslimiyetçi.
Bu ideolojik çerçevede, aşk bir özgürlük değil, bir düzen aracıdır. Bu nedenle “Cennet”, modern toplumun duygusal rejimini meşrulaştıran bir anlatı haline gelir. Sezen Aksu’nun eserlerinde sıklıkla görülen bu çelişki — direnişle teslimiyetin iç içe geçmesi — Türkiye’nin siyasal kültürünün de aynasıdır.
Erkeklerin Stratejik, Kadınların Demokratik Bakışı
“Cennet”i dinleyen bir erkekle bir kadının anlam haritası farklıdır. Erkekler için şarkı, çoğu zaman bir stratejik sevgi bildirimi olarak algılanır. Bu, duygusal bir güç gösterisidir; sevgi, tıpkı siyaset gibi, ikna ve sahip olma eylemine dönüşür. Kadınlar içinse “Cennet”, bir duygusal katılım alanıdır — daha demokratik, daha paylaşımcı. Kadın dinleyici, şarkıyı yalnızca bir aşk ifadesi olarak değil, aynı zamanda “duygu üzerinden dayanışma” olarak da okur.
Bu farklı okumalar, toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl ideolojik olarak yeniden üretildiğini gösterir. Erkek, hâlâ “iktidarın taşıyıcısı”; kadın ise “duygunun üreticisi” olarak konumlanır.
Ama şu soru hâlâ ortada durur: Aşk, eşitlikçi bir alan olabilir mi?
Vatandaşlık, Aidiyet ve Duygusal Devlet
Siyaset bilimi, vatandaşlığı genellikle hukuki çerçevede inceler. Oysa “Cennet” gibi şarkılar, duygusal vatandaşlığın nasıl işlediğini gösterir. Birine “cennet” demek, onu duygusal bir kutsallıkla donatmak demektir. Bu, siyasal düzlemde bir tür “duygusal devlet” yaratır: sevgi, itaat ve aidiyet aynı çatı altında buluşur.
Toplum, tıpkı şarkıdaki özne gibi, bir “duygusal lider” arayışındadır. Bu lider — ister bir sevgili olsun, ister bir politik figür — insanın cennet tahayyülünü şekillendirir. Böylece “Cennet”, bireysel bir aşkın değil, kolektif bir ideolojinin temsiline dönüşür.
Sonuç: “Cennet” Bir Şarkıdan Fazlası
Ferhat Göçer’in sesiyle kitlelere ulaşan bu eser, Sezen Aksu’nun kelimeleriyle toplumsal düzenin duygusal haritasını çizer. “Cennet” bir aşk hikâyesi değildir; bir iktidar haritasıdır.
Şarkının içindeki her “sensiz” kelimesi, bireyin toplumsal bağımlılığını, her “cennet” ifadesi ise ideolojik bir vaat ekonomisini temsil eder.
Bugün hâlâ şu soruyu sormalıyız: “Cennet”i kim kuruyor — duygularımız mı, yoksa bizi yöneten ideolojiler mi?
Etiketler:
#FerhatGöçer #SezenAksu #SiyasetBilimi #ToplumsalDüzen #İktidarVeAşk #CennetŞarkısı #KadınErkekBakışı